Sağlık

Kan Bağışı

Merhabalar, bugünkü yazımızda insanların hayatını kurtarmanıza vesile olan kan bağışı hakkında konuşacağız.

Kan bağışı

KAN BAĞIŞI HAYAT KURTARIR…

Her yıl binlerce insan Dünya genelinde kaza veya hastalık sonucu kan bulamadığı için hayatını kaybetmektedir.  Ülkemizde de durum farklı değildir. Yapılan araştırmalara göre ülkemizin sadece yüzde 1’i kan bağışında bulunmaktadır.  Kan bağışı ile başkalarının hayatları kurtulduğu gibi kan verme işlemi de sağlık açısından oldukça faydalıdır.  Kan bağışında bulunan kişilerin kan hücreleri yenilenmektedir. Bu durumda kişinin daha sağlıklı bir vücuda sahip olmasına yol açmaktadır.  Kan tek kaynağı insan olan önemli bir ilaçtır.  Son 40 yıldır ise kanın yerini alacak bir madde elde etmeye yönelik çalışmalar düzenlenmektedir. Fakat bu konuda yapılan çalışmalar ise tatmin edici değildir.  Tek kaynağının insan olması nedeniyle kan bağışı çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

KAN BAĞIŞI NEDEN HAYATİDİR?

Kan plazma ve hücrelerden oluşan kırmızı renkli bir sıvıdır.  Normal bir bireyde ise 4-5 litre kan bulunmaktadır.  Bunun ise yüzde 50’si ile yüzde 60’ı plazma denilen sıvıdan oluşurken kalanı ise hücrelerden oluşmaktadır.  Kan hemoglobin sayesinde akciğer ile dokular arasında oksijen taşımaktadır.  Ayrıca vücuttaki toksinlerinde atılmasına yardımcı olmaktadır.  Kanın tek kaynağı insandır.  İhtiyaç duyulduğunsa ise başka bir yerden bulunamaz.  Bu hayati sıvıyı elde etmenin tek yolu ise kan bağışıdır.

KAN BAĞIŞI NASIL VE NEREDE YAPILIR?

Kan bağışı kan merkezleri tarafından çeşitli kan ürünleri elde etmek için gönüllülerden kan bağışı alınmasıdır.  Türkiye’de kan bağışı ile ilgilenen Sağlık Bakanlığı, Kızılay, SSK ve  üniversite hastaneleri gibi kurumlar bulunmaktadır.  Fakat Kızılay bu merkezlerin bir adım önündedir. Çünkü Türkiye’de kan ihtiyacının yüzde 82’si Kızılay tarafından karşılanmaktadır.

KAN BAĞIŞININ FAYDALARI NELERDİR?

Vücudumuz hayati sıvısı olan kanı eksildikçe yeniden üretmektedir.  Eğer vücutta kan eksikliği varsa yenisinin üretilmesine başlanmaktadır. Bu sayede kan verme işlemi sonrasında vücudumuz yeni hücreler üretmeye başlamaktadır.  Bu durumda bizi spor yapmış gibi zinde tutmaktadır.  Kan bağışı ayrıca kalp krizi riskini de yüzde 90 oranında azaltmaktadır.  Kan verdikten sonra yağ oranı da düşmektedir. Bu durumda baş ağrısı, stres ve tansiyon gibi hastalıkların önlenmesine yardımcı olmaktadır.  Kan vermek kemik iliğinin de yağlanmasını önlemektedir.

Son yıllarda yapılan araştırmalar kan bağışının karaciğer, akciğer ve kalın bağırsak gibi bazı kanser türlerine yakalanma riskini de azalttığını ortaya koymaktadır.  Kan bağışı ayrıca kolesterol ve şeker düzeylerini de dengede tutmaya yaramaktadır.  Kan vermek ufak çaplı bir check-up gibi düşünülebilir. Çünkü her kan verdiğimizde kan sayımı ve kan yoluyla bulaşan hastalıklarla ilgili de tarama yapılmaktadır.  Bu sayede AIDS, Hepatit B, Hepatit C, sifiliz (frengi) gibi hastalıkların da taramasından geçmiş olursunuz.  Kan bağışı yaptığınızda verilen kart sayesinde ise siz ve yakınlarınız kan ihtiyacınızda da öncelikli olacaksınız.

Kan vermenin en büyük faydası ise psikolojiktir.  Kan vererek hiç tanımadığınız bir kişinin hayatına dokunmuş olacaksınız.  Bu yüzden kan bağışı ile birinin hayatını kurtarma düşüncesi ise paha biçilemezdir.

KİMLER KAN BAĞIŞINDA BULUNABİLİR?

18 ile 65 yaş arasında homoglobin değeri normal çıkan bütün bireyler birden fazla kan bağışında bulunabilir.  Erkekler yılda 4 defa kadınlar ise yılda 3 defa kan bağışı yapabilirler.

KAN BAĞIŞINDAN SONRA NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Kan verme işleminden hemen sonra ayağa kalkmayıp 10-15 dakika beklenmelidir. İstirahat sonrası ise görevlilerin önerileri dinlenmelidir.  Kan bağışından hemen sonra yani 1 saat boyunca sigara içilmemelidir.  Kan verilen kolda ağır şeyler taşınmamalıdır.

Kan vermekten çekinmeyin. Unutmayın! kan bağışı hayat kurtarır…

Diğer yazılarımız da ilginizi çekebilir;

Depresyon, Depresyon nedir? Depresyon Tedavisi
Stres yönetimi nedir, nasıl olur?
Sağlıklı yaşam, sağlıklı yaşam için neler yapmalıyız?
Kronik Yorgunluk Sendromu, Belirtileri ve Tedavisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir